Polis tarihi Türk tarihi ile başlamıştır. Tarih boyunca
çeşitli devlet kurmuş olan Türkler kamu düzeni ve güvenliğini ulusal savunma
ile birlikte yürütmüşlerdir.
POLİS TEŞKİLATININ KURULUŞU
Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra gerek Osmanlı
başkentinde ve gerekse illerde iç güvenlik hizmetlerinin eskisiyle kıyaslanmayacak
ölçüde gelişmesine rağmen güvenlik hizmetlerinin birçok makam ve kişilere bağlı
olarak yürütülmesi uygulaması sürmüştür. Örgütlenme açısından ve uygulamadaki
bu karışıklığı ortadan kaldırmak amacıyla 10 Nisan 1845'de (12 REBİ - ÜL EVVEL
1261) İstanbul'da "POLİS" adıyla bir teşkilat kurulmuş, yeni kurulan
polis teşkilatının görevleri yine aynı tarihte yayınlanan Polis Nizamnamesinde
belirtilmiş ve bu durum yabancı elçiliklere de bir yazıyla duyurulmuştur.
Bugüne değin kaynağının ne olduğu bilinmeyen 1845 tarihli
Polis Nizamnamesinin kaynağının 12 Messidor an VII (1 Temmuz 1800) tarihli
"PARİS EMNİYET MÜDÜRÜNÜN GÖREVLERİNİ DÜZENLEYEN KARARNAME" adlı metin
temel alınarak hazırlandığı belirtilmiştir.
Yapılan araştırma ve incelemeleri gerçekten de 1845 tarihli
Polis Nizamnamesi'nin kendisinden yarım yüzyıl kadar önce çıkarılan "Paris
Emniyet Müdürü'nün Görevlerini Düzenleyen Kararname" ile madde madde
karşılaştırılması sonucunda kaynağının bu metin olduğunu ortaya koymaktadır.
"Polis" adıyla ilk kez kurulan teşkilata ve yabancı
elçiliklere de duyurulan 17 maddelik Polis Nizamnamesi ile getirilen
yeniliklere rağmen karışıklıklar tümüyle ortadan kaldırılamamış, Başkentte
polis hizmeti Yeniçeri Ağası yerine geçen Serasker, İhtisap Ağası ve Polis
adını taşıyan bir teşkilat tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Taşrada polis
hizmeti ise, sipahiler ve İstanbul'da olduğu gibi memleketin birçok illerinde
kurulan Asakir-i Mansure Alaylarına verilmiştir.
1846 yılında yayımlanan bir genelge ile polis hizmetlerinin
serasker tarafından yönetilmesinin askerlerin asıl görevlerini aksattığı
belirtilerek yalnızca polis hizmetlerini yürütmek üzere ve seraskerlikten
bağımsız olarak "Zaptiye Müdürlüğü, Zaptiye Müdür Yardımcılığı" ve
polisle ilgili yasaları hazırlamak için, "Zaptiye Meclisi"
kurulmuştur. Kısa bir süre sonra da bu meclis kaldırılmış ve yerine
"Divan-ı Zaptiye" ve "Meclis-i Tahkik" kurulmuştur. Böylece
hem İstanbul hem de illerin güvenlik işleri Zaptiye Müşiriyetince yürütülmüş ve
bu makam, teftiş memurlarıyla ikinci defa olarak 1867 de kurulmaya girişilen
polis teşkilatının bağlı olduğu tek yer olmuştur. Bu Tevhidi Zabıta Dönemi 1879
yılına kadar devam etmiştir. Bu yılda Zaptiye Müşiriyeti kaldırılmış ve yerine
görevi sadece polis işlerini kapsayan Zaptiye Nezareti kurulmuş, Polis ve
Jandarma bir daha birleşmemek üzere ayrılmışlardır.
Eski Türkler'de kamu düzen ve güvenliği işleri Subaşı'lar
tarafından yürütülmüştür. Kabile halinde yaşadıkları dönemde Türkler, orduyu
sevk ve yönetenlere "Subaşı" adını vermişlerdir. Su, asker, komutan,
ordu ve subaşı, başkomutan anlamında kullanılmıştır. Kabileler birleşip toplum
büyüyünce Kağan ortaya çıkmış, Subaşılar savaşta belli birliklere komuta etmeye
başlamış, barışta da bulundukları bölgenin güvenliğini sağlamışlardır. Böylece
Subaşıların rolleri küçülmüş ve belli görevlerin yöneticileri olmuşlardır.
Bilinen en eski Subaşı, VIII. Asra ait TONYUKOK Kitabesinde ismi yazılı olan
İNALKAĞAN'dır. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun kurucusu Selçuk Bey de bir Subaşıdır.
Keza Anadolu Selçuklularında da il merkezlerinde askeri ve mülki işlere bakan
komutanlara subaşı denilmiştir. Bunlar bulundukları yerlerin kamu düzen ve
güvenliğini sağlamışlar, savaş zamanında ise çevrelerindeki ilçe ve köylerin
tımarlı sipahilerine komuta etmişlerdir. Anadolu Selçuklu Devletinin
yıkılışından sonra, Anadolu'da kurulmuş olan beyliklerde askeri komutana
"Subaşı" denilmiştir. Örneğin Aydınoğlu Mehmet Bey de aynı ordunun
subaşılığını yapmıştır. Keza XVI. Asrın ortalarında, Karamanoğullarının da
Nizamüddin Bekler adında bir subaşısı bulunduğu anlaşılmıştır.
Özetle belirtilecek olursa, Eski Türklerde kamu düzeni ve
güvenliği belli yasalara uygun olarak yürütülmüştür. Oğuz Han'ın Oğuz Türesi,
Cengiz Han'ın Uluğ Yasası, Timur'un Tüzükkatı o devirlerin belli başlı hukuk
kuralları örnek olarak gösterilebilir.
Bu yasalarda, suçların önlenmesi kadar işlenen suçlarda
suçluların yakalanmasına da önem verilmiştir. Eski Türklerde Polis Teşkilatı bu
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere askeri teşkilat içinde yer almış ve Askeri
özellikler göstermiştir.
Günümüzdeki polis teşkilatı, son teknolojik sistemlerle
donanımlı şekilde halkımızın can ve mal güvenliğini korumakta, asayişi sağlamak
için gece- gündüz görev yapmaktadır. Özellikle pandemi döneminde Emniyet
Teşkilatı’nın yükü ve sorumluluğu da artmıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle; Polis Teşkilatımızın, Polis Haftası'nı ve 10 Nisan Polis Günü'nü kutluyor, görevi başında şehit düşen; aramızdan ayrılan güvenlik mensuplarımıza Allah'tan rahmet, gazi olanlara ve görevleri başında olan personele sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum.
YORUMLAR